14 Mayıs 2014 Çarşamba

İnsan Kaynakları gözüyle SOMA

Oturdum ağladım. Yarısı üzüntüden, yarısı sinirden.

Benim işim insan kaynakları. Yıllardır insanı "kaynak" olarak gören bir alanda çalışıyorum. Biz ne kadar öyle değil desek de; kaynak değil kıymettir desek de; en büyük sermayemiz insandır desek de işletme fakültesinde öğretilen şeyi hatırlarım. İşletmenin girdileri sermaye, hammadde, işgücü; yani insan.

Soma'da ölen işçilere, onların ailelerine, sevenlerine ağladım; üzüntüden.
Saati beş lira için sağlıksız koşullarda çalışmak zorunda kalan ölülere ağladım; sinirden.

İşçi sağlığı ve iş güvenliği nedir bilirim. Yıllar boyu üretim sektöründe çalıştım, güvenlik önlemlerini layığıyla alanları da bilirim, "yapmış olmak için", sırf ceza yememek için - olsun diye, bulunsun diye iş yapanları da bilirim.

Al birleştir şimdi söylediklerimi; sen sadece bu çarkın dönmesi için gerekli bir dişlisin ve senin güvenliğin benim için cebimden ceza çıkmaması için bir gereklilikten ibaret. Senin ailen, ihtiyaçların, çocuğunun harçlığı, evine götürdüğün ekmek beni zerre kadar ilgilendirmiyor çünkü senden çok var. Sen ölürsen yerine yeni birini alırım ama cebimden çıkacak cezadan haberin var mı? Paramın yerine yenisini koyabilmem için senden daha fazla lazım, senin daha fazla çalışman lazım, daha fazla ölmen lazım.

Senden az varsa kıymetlisin; yurt dışında okumuşsan, elin yüzün düzgünse, benimle pazarlık yapabilecek kartın varsa eğer, önemlisin benim için. İşte o zaman seni eğitimlere gönderirim, arabalar çekerim altına, rozetler takarım yakana, müdür yaparım, "partner" yaparım, bana çok para kazandırırsan hissedar bile yaparım. İşte o zaman güvenliğin önemli olur benim için, arabana kış lastikleri takarım ki kışın yolda kaymayasın, spor salonu masraflarını öderim ki zinde kalasın, sağlık sigortanı limitsiz yaparım ki hastane kapılarında kalmayasın.

Bunun sorumlusu kim diye düşünüyorum sürekli; özelleştirme, sendika, hükümet, muhalefet, patron, denetim, ceza kelimeleri uçuşuyor kafamda, bir yere varamıyorum.

Ulaşabildiğim tek şey;

Her yol "hepimize" çıkıyor.

Bunun sorumlusu hepimiziz. - Görevini yapmayan, buna hesap sormayan, - hataları gizleyen, bunu görmezden gelen, - oyunu veren, vermeyen - hepimiz kolkola girmişiz, vah vah diyoruz olanlar olduktan sonra.

"Cahillik işte" diyoruz, eğitmek için bir şey yapmıyoruz.
"Hep sermayenin suçu" diyoruz, tüketmeye devam ediyoruz.
Ne yalan söyleyeyim, yazıyoruz çiziyoruz işte böyle sosyal medyada,
onda bile "klavye delikanlılığı" yapıyoruz.

...

Kadercilere, "iş kazası"cılara da bir çift sözüm var;

Bir kazanın iş kazası olabilmesi için tedbirsizlik ve dikkatsizliğin bir arada olması lazım, bunun bir şekilde yönetilen bir iş yerinde olması lazım, mesai saatleri içinde olması lazım, işveren tarafından yürütülmekte olan bir iş nedeniyle olması lazım, güvensiz çalışma ortamı lazım, işe uygun olmayan ekipman lazım, düzensiz işyeri lazım, bakımları yapılmamış alet edevat lazım.

Kusura bakmayın ama bu kadar değişkenin bir araya "raslantısal" olarak gelmesine kader bile güler.